1 Ağustos 2013 Perşembe


Bir İstanbul turunda anlatıcının çeşitli hatalar yapması kaçınılmazdır. Mühim olan yapıcı olmak, anlattıklarını anlamaya çalışmaktır. Eksiklikler, noksanlıklar zamanla tamamlanır. Ama bu hayatta öğrenilenler kolay kolay unutulmaz...

İstanbul' gezmeli !

John Freely , İstanbul gezilerimizi Galata Köprüsü’nden başlatmamızı tavsiye eder. Ben ise Gezi'lerimizi Taksim’den başlatmamız gerektiğini düşündüm hep. Misal Taksim Meydanı’nda yaklaşık 15 dakika içerisinde İstanbul hakkında bir fikrimizin olduğu 8000 yıllık tarihi kısaca özetlenir. İstanbul’un taraf olduğu Son büyük savaşında Osmanlı ve Almanya’nın, İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya'sına karşı işbirliği yaptığı hatırlatılır. Cumhuriyet’i kuran güç ve iradenin ise başta Mustafa Kemal olmak üzere Balkanlardan memleketimize yatay bir örgütlenme becerisi getiren tüm Bektaşi torunlarının, Subayların, Okumuş insanların kendine Laik diyenlerin ;1917 Ekim Devrimi'ni, İngiltere’yi Çanakkale’ye gömen Osmanlı Çocukları sayesinde gerçekleştiren Sosyalist Rusya’nın; ve bir mucizeyi gerçek kılanın aslında yiğit, onurlu Anadolu Halkları olduğunu Taksim Anıtı üzerinde anlatılmalı.. Gezi Parkı direnişinin Tarihteki yeri ve önemi hakkında kısa bir brifing  verdikten sonra Gezi’mize İstiklal Caddesi’nden devam etmeliyiz.
Not :  Kurtuluş Savaşı’ndaki bir slogan şaka yollu hatırlatılır. “Ya İstiklal, Ya ölüm” . :) 
1870 deki büyük yangın sonrası baştan aşağı yeniden tasarlanan bu hoş caddede Dünya Mimarlık tarihinin çağdaş örneklerinden bazı güzellikler gördükten sonra Mevlevihane önünde bir süre durmak lazım. Hatta mümkünse içeriye girmeli ve Mevlevilik dediğimiz ve Konya’dan bir güneş gibi doğan aslı Afganistan’da , İranlı ya da Türk bir şair olan bu 13. yy. İnsanı hakkında bildiklerimiz paylaşılır. Hemen oradan aşağıya Hezarfan Ahmet Çelebi’nin tüm otoritelere, siz madem bir kule(AVM) diktiniz, ben de o kuleden uçarım direnişini hatırlayarak Kulemize tırmanırız.

Bu blogumuz için şimdiik 2. Yazımız olsun. Ben de bu arada bu kısmı Chapter 1 olarak etiketleyeyim.  Ve güzergahta kendi kendime bir gezip fikrimin sağlamasını yapayım. Hatta keşke biraz fotoğraf çekebilsem de 
Blogum daha renkli bişi olsa... Eski güzel günlerden bir fotoğraf. İstanbul Gönüllüleri ile Galata Kulesi'nde...

10 Mart 2009 Salı


Keşfetmek için yola düşen yolcunun ilk göze alması gereken risk kaybolmaktır.
O yüzden büyük keşifler hep büyük kayboluşların ardından gelir. Keşfedilmek istenen her zaman büyük bir gizemle örtülüdür. O gizem örtüsünü kaldırmak ve gerçeği bulmak ise kaşifin görevidir. Ancak kaşif doğası gereği ne gizeme ne de gerçeğe inanır.O ancak yolun kendisine inanır. Yolda olmayı sever. Çünkü bilir ki yaşamak yolda olmaktır. Yaşamak kaybolmaktır ve nihayet yaşamak keşfetmektir...

İnsan bir kere yola düşünce kendinden önce yola düşenleri ve O’na yol gösterenleri anmadan edemez. Hiç kuşkusuz bu yolda benim Evliyam, yol göstericim, rehberim kendinden “abd-i hakir Evliya-yi Fakir” (değersiz kul, yoksul evliya) diye bahseden Mehmet oğlu Çelebi dir... “Bu pendlerimi (öğütlerimi) gûşuna mengûş eyle (kulağına küpe et)” diyerek Çelebi’nin ensesine bir “sille-i pehlivani” yapıştıran diyen Derviş Mehmet Zılli’ dir. Bu nasihatin bir bölümü şöyle ;

“Oğul, adem yoksul olur besmelesiz ta’âm (yemek) yeme...Yürü ileri, geri kalma; alay bozma; tarla basma. Komadığın yere el uzatma. İki kişi söyleşirken dinleme. Nân û nemek (ekmek tuz) hakkın gözet. Nâ-mahreme (başkalarının kadın eşine) nazar edip ihanet etme. Davetsiz bir yere varma. Varırsan emn ü emân (güvenli) yere, ehl-i ırza (namuslu kimseye) var. Mahrem-i esrar ol...Herkesle hûsn-i ülfet et (iyi geçin). Lecüc (inatçı) ve zebandırâz (dil uzatıcı) olma. İhtiyarlara riayet et.... İlme meşgul ol...”


Ben öncelikle Murat Belge’nin ve Boyd-Freely ikilisinin ve yazdıkları rehber kitaplardan faydalanacağım. Bu iki kitaptan başka bazı kaynaklara onlardan da başkalarına ulaşacağım. Beni en çok heveslendiren konulardan biri pek çok kitabı İstanbul’un sahaflarında bularak konuyla ilgili bir kolleksiyon oluşturabilmek. Koçi Bey’in İstanbul Ansiklopedisi, Semavi Eyice’nin Turkiye’deki Bizans Anıtları kitabı ve daha niceleri...

Murat Belge İstanbul Gezi Rehberi’nin önsözünde “Evliya Çelebi’nin hiçbir dediğine inanmamak ama her yazdığını okumak gerekiyor” der. Ben bu tanımı İstanbul hakkında yazan gelmiş geçmiş tüm yazarlar için genişletmek istiyorum. “İstanbul hakkında yazılan hiç bir şeye inanmamak ama her yazılanı okumak gerekiyor”.